25 Ağustos 2008 Pazartesi

Eski Zaman Korkuları

Doksanlı yılların ortaları... Gün aşırı yayın kesiliyor, tam da en sevdiğim Kemal Sunal filminin orta yerinde Show TV'nin o iç karartan siyah zemin üzerine koca puntolarla yazılmış isminin altında "Son Dakika" yazısı beliriyor. Bir köy daha basılmış, insanlar kurşuna dizilmiş ya da yine hain bir pusuda onlarca can vermişiz.

Ben hayatımın baharındayım o zamanlar, tek derdim sabahları annemi karnımın gerçekten ağrıdığına, bunun okuluma gitmemek için bir bahane olmadığına inandırmak. İstemeye istemeye gittiğim o okulun kapısından içeri girince her şeyi unutmak, arkadaşlarımla beraber top peşinde koşmak, top bulamazsak top yerine geçebilecek -ezilmiş kola tenekesi ya da at kestanesi- bir şeyler bulup kan ter içinde, nefes nefese kalan kadar koşturmak.

Her gece yatmadan önce annemi ve babamı öptüğümü, abim ve ablama defalarca kez iyi geceler dediğimi hala hatırlıyorum. Sanki her şeyin uzağında, başkantte, bir gece ansızın kapımız kırılacak, içeri maskeli silahlı insanlar doluşacak ve hepimizi kurşuna dizecekler.

Kendimi hep ailenin kahramanı olarak gördüm, şimdi düşünüyorum da öyle bir durumda yapacağım şeyler hakkında hayaller kurmam, silahlı adamların üzerine sıçrayıp silahlarını ellerinden düşürmem, sonra abimin o silahla adamları evden atacağını düşünmem çok da ütopik gelmeyen ve o soğuk, daha sonra şiddetlice hissedeceğim kalbimdeki o küçük kuşun kanat çırpmalarını birazcık hafifletecek düşüncelerdi. 10 yaşımı azıcık geçmiştim, korkuyordum.

Uzun zamandır hiçbir şeyden böylesine korkmadım. Kendimce büyük acılar yaşamış, benim gibi zayıf yaradılışlı bir insanın tahammül edebileceğinden çok daha fazlasını görmüş biriyken bile, eski zaman korkularımın beni hala içimde bir yerlerde beklediklerini bugün daha iyi görüyorum.

Siyah-beyaz, temiz-kirli, sağlam-çürük ve bildiğim bütün zıtlıklar... Bir bakışta tanıyabileceğimi sandığım bütün kötüler, gözlerinde gördüğümde hep inandığım bütün iyiler... Karanlık bir odada kahkahalarını duyuyorum, bana gülüyorlar. Ne kadar güçlü, ne kadar kendimi kurtarmış gözüksem de oradalar. Sevdiklerimi görüyorum yanlarında, sanki her an, sanki bir şekilde onları benden alacaklar, ben yine bir şekilde dipsiz bir kuyunun duvarlarına çarpa çarpa düşeceğim ve yeniden yükselebilmem için zemine çarpmam gerekecek...

17 Ağustos 2008 Pazar

Asal

Kimseler anlamadı
Neden bu kadar çok
Sevdik birbirimizi...
Çünkü biz
Aramızda asaldık...