17 Temmuz 2012 Salı

Pembe Mezarlık, Kahverengi Çarşaf... Hasseki Be Üstad!

Bir gece bu vakitler, saat 1 civarı yatmışım. Hani kuş uykusu da denir böyle dürtseler uyanacağın, yarı rüya yarı gerçek, biraz Zeki Müren'i biraz işi gücü, önceki gün baktığın kredinin kefilini falan hayal meyal hatırladığın anlar vardır ya. İşte onların birinde kapım açılıyor, içeri iki adam giriyor. O ara rüyadayım ben, uyanıp "eyvah!!! eyvah!!!!!" diyorum. Lan neyin eyvahı adamlar odanda. "Pardon" deyip çıkıyorlar. Uykumun içine ediliyor, saat 2, yer Aksaray civarı.

Arkadaş böyle bodos nerede görülmüş. Babam bile yatak odasına girmeden kapıyı tıklatıyor, bu adamlar ne istemiş de haşırt diye girmişler meçhul.

Sonra dün gece gelmişim otele saat 12. 1'e kadar internet ıvır zıvır uyumamak için türlü terane. Çarşafı açıp bakıyorum bir kahverengi leke... Kokusuz. Bilmiyorum belki kokusu geçti gitti. Kendi duruyor. Sözüm ona yeni oda, mis çarşaf.

Gizli Hedef'teki Ontario haritasına benziyor, saat olmuş 3. Otur babam otur. Yeni çarşaf bekle de değiştirsinler. "6 ay turne, 6 ay Ankara" demişlerdi bana oysa. Bunu diyen üstad bile sabite geçti, kime sorsam şimdi hesabını.

Otelde bi odama girip adamakıllı öpmedikleri kaldı beni. Hala buradayım. Ulan öyle bir tembellik ki araştırdım, daha iyisini buldum, gene de dötü yaydım oturuyorum. Bugün odama bıraktıkları havlunun arka yüzü simsiyahtı. Arapların kanı siyah mı akıyor?

Yine de güzel hayat. İki üç güne sıkıştırılmış mutluluk seansları. Gülen yüzler, gerçekten iyi, çok çok iyi insanlar...

Yatıcam da çarşaf aklımdan gitmiyor.