17 Aralık 2013 Salı

Gerçekten Özleyince

Neye yenildim bilmiyorum, garip bir mağlubiyet bu. Soğuk mu, kış mı? Hep bir şekilde hüzün veren Ankara mı?

Yüzüm gülmüyor. İçimde gittikçe hırçınlaşan bir şeyler var. Bazen masamda duran her şeyi, onlarca ifade tutanağını, yüzlerce belgeyi yerlere savurmak geliyor içimden. İnsandan çıkartamadığımı onlardan, kağıt parçalarından almak istiyorum. Bazense hiçbir şey söylemeden, öylece masamdan kalkıp gitmek, bir daha dönmemek üzere gitmek istiyorum. 

Belki o zaman ısınır kemiklerim. Çözerim kravatımı hem. Kösele tabanları çıkartırım ayağımdan. Öylece yürürüm.

Biliyor musun ben aslında hep gitmek istedim. Buralar dardı bana, söylemişlerdi. Dinlemedim. Kaldım hep. Sürprizi olmayan sonlar hazırladım kendime. Kalemimi bile küstürdüm kendime. Sustum. Benim olmayan savaşlar verdim. Cepheye koştum bir mühür...

Keşke satın alınabilseydi de zaman gelseydim sana. Biliyorum, huzurlu bir uyku, bolca tebessüm var yanında. Şimdi bir oda, bir göz bandı. Zifirilerden bir karanlık örtülüyor üstüme.

"Üzgünüm" demişti rüyamda bir melek. 50'li yılların Amerikan aktörlerine benziyordu. "Zaman doldu". Ölüyordum ben, zaman olmadı, belki unuttum, anlatamadım. Artık kabus bile rutin. Korkunun da tadı yok.

Dönmek gerek...