4 Haziran 2009 Perşembe

Uçan Balonlarım

Hayatımın hatırlayabildiğim ilk uçan balonunu üç buçuk yaşımdayken almışlardı ve elimden kaçıp gitmesi birkaç saniye sürmüştü sadece. Gökyüzüne doğru yükselmiş ve belirli bir noktadan sonra da gözden kaybolmuştu. O zamana kadar bana yaşatılan en büyük heyecandı bu. Düşeceğimden korktukları için koşmama, terleyip hasta olacağımdan korktukları için top oynamama, -hâlâ nasıl gerçekleştiğini bilmediğim bir şekilde- başıma güneş geçeceğinden korktukları için dışarıda uzun süre oynamama izin vermeyen ailem, balonum yükselirken ona doğru bakmama hiç ses çıkarmamışlardı. Onu doya doya izlemiştim.

Bir sonraki balonuma biraz daha iyi sahip çıktım. Bu sefer –yanılmıyorsam- bir on dakika kadar tuttum elimde. Ama onunla oynamak, onu gökyüzüne yükselirken izlemekle tamamlanmayınca anlamsız gelmiş ve onu yine bırakmıştım gökyüzüme. Her seferinde, çocukluğumun mavi renkte, tepesi neden olduğunu anlamadığım bir şekilde kötü kokan bordo renkli bir boyayla kaplı balonumun salına salına bulutlara yükselmesini keyifle izledim.

Hiç yaşamadığım özgürlüğümü yaşatıyorlardı bana balonlarım. Gökyüzüne çıkarken havayla dans ediyor, bulutlara ulaştıklarında onlara sarılıyor, akşam ay dedeyle konuşuyor ve patlamamak için yıldızların sivri köşelerinden kaçıyorlardı. Ben de her gece yatmadan önce, tıpkı balonlarım gibi gökyüzüne yükseldiğimi düşlüyor, pamuk pamuk bulutlara, beni beşiğinde sallar gibi kucağında uyutan ay dedeye dokunuyor ve bir parça daha özgür kalıyordum.

Sonra bir gün, kim olduğunu bile hatırlamadığım birisi, bana balonların belirli bir mesafeden sonra patladığını söyledi. İnanmamıştım. Balonlarımın hepsinin yukarıda bir yerde yanyana dizilip beni beklediğini biliyordum çünkü. Sonra bir kişiden daha duydum aynı şeyi. Annem de babam da doğruladılar bunu. Balonlar, gerçekten patlıyordu. Yine de inanmadım. Madem patlıyorlardı, neden onları elimden kaçırdığım yere düşmüyordu parçaları…

Artık büyüdüm. Balonların, içlerine doldurulan ve havadan daha hafif olan bir gaz yüzünden uçtuklarını ve belli yüksekliğe ulaştıktan sonra da artan basınca dayanamayarak patladıklarını biliyorum. Ama yine de, balonlarımı gökyüzüne bıraktığım yerlerde dolaşırken parçalarını göremeyince gülümsüyorum. Ve biliyorum ki, hâlâ bir parça özgür, bir parça çocuk içim.
27.09.2006