Baba,
Sana bir yıl
önce bir mektup yazmış, kendi gözümden, senin, benim ve bizim hakkımızda
gördüklerimi anlatmaya çalışmıştım. Bugün o mektubu okuduğumda
hissettiklerim çok da farklı değil. Ama sana, özellikle şu son bir ayda,
farklı bir gözle bakma fırsatı buldum ve sanırım o mektuba eklemek
istediğim bir şeylerim var.
26 Şubat Perşembe sabahı seni
ameliyathaneye gönderip beklemeye başladık. Ali İhsan Amca oradaydı.
Sadi Abi gelmişti, ameliyathanenin kapısında bekliyordu. Bayram Abi
geldi, amcamın çocukları aradı. Zaman geçti. Uğur Can aradı. Melike Abla
aradı. Seni bir vesile görmüş, belki sadece beş dakikasını beraber
geçirmiş onlarca insan aradı. Ben, sen ameliyathanede beklerken, belki
ayılma odasında kendine gelmeye çalışırken onlarca kişi ile görüştüm.
Tanıdığım tanımadığım, bildiğim bilmediğim bir sürü insan seni sordu
bana. Odana çıktıktan sonra da günlerce ziyaretçin eksik olmadı. Hatta
bazılarına gelmemelerini de söyledin. Bıraksak bütün Ankara ziyaretine
gelecek gibiydi.
Ben sadece tanıdığım bir kişi özelinde
anlatayım, Uğur Can. Seni bir saat mi gördü, iki saat mi bilmiyorum. Gün
aşırı sordu bana. Ben seni aramayı unuttuğum günlerde hatırlattı bana
nasıl olduğunu sormam gerektiğini. Senden iyi bir haber ilettiğimde
mutlu oldu. "Salahaddin Amcam atlatır" dedi.
Melike
Ablanın, Arhan'ın, arkadaşlarımın, dostlarının, abimin arkadaşlarının,
ablamın arkadaşlarının ve tanıdığım bütün çocukların seni neden bu kadar
çok sevdiğini düşünüyorum. Tek sebebi sadece benim babam, bizim babamız
olman olmamalı.
Bazen kulağımda söylediğin bir şeyler
yankılanıyor. "11 yaşındaki kızıma elimi öptürmem" diyen adamın haberi
geçtiğinde anlattığın o hikaye... Osman Amcanın oğlu Alperen, belki 6-7
yaşında o dönem. Uyanıyor, siz de Osman Amcayla sohbet ediyorsunuz.
Kırgızistan'da bir sabah... "Ben uyandım" diyor çocuk gidip gelip. Siz
sohbettesiniz, pek de duymuyorsunuz. "Ben uyandım!" diyor çocuk. Sonra
bu anıyı bana anlatırken "Ben uyandım diyor çocuk. Sevilmek, öpülmek
istiyor. 11 yaşındaki kız daha çocuk... Öpülmek, sevilmek istiyor.
Babasını istiyor" diyorsun.
Ne zamanki bir çocuk adı geçse
"günahsız" diyorsun. "Günahsız daha o...". Ben ne zaman birine kızsam,
bana hoşgörülü davranmam için nasihat ediyorsun. Kızdığını çok nadir
görüyorum, seni herhangi bir şeye öfkelenirken görmek neredeyse mucize!
İnsanlar
seni gerçekten çok çok seviyor. Bana son bir ayın ve hatta seninle
bütün bir yaşantının öğrettiği bu. Senin bir siyasi görüşün, kendince
doğruların, yanlışların vardı. Ama ne yaptıysan, herkes seni olduğun
halinle sevdi.
Sen ameliyattayken telefonlarımız susmadı. Sonrasında da ziyaretçilerin, arayanların, soranların önünü alamadık.
Bugün
Uşak'taki Müfettiş arkadaşımın babası, Nuri Amca aradı, seni sordu.
Seni hiç görmemişti, seninle hiç konuşmamıştı. Ameliyatı duyup geçmiş
olsun demek için aramıştı. Tıpkı seni görmediği halde beni arayan
onlarca arkadaşım gibi...
Bir yıl önce de yazdığım gibi ben aynaya baktığımda kendimde senden, ailemizden çok şey görüyorum. Senin gibi bir babaya, böyle bir aileye sahip olduğum için ne kadar şükretsem, minnet duysam az.
Yine çok karışık yazdım, saat de çok geç oldu. Hasta yatağında okur, tebessüm edersin diye düşündüm.
Esin'in de çok selamı var. Ellerinizden öpüyoruz.
Oğlun