15 Eylül 2009 Salı

Eflani/Karabük

Odam kahve ve kolonya kokuyor. Pencere kenarındaki masamdan, caddeyi görüyorum. Küçücük bir ilçe burası, nüfusu 2.000. Eylül ayında üşütecek cinsten.

Bozkır’daki günlerimin keyifli geçtiği söylenemez. Hayatımdan akıp giden o 4 haftanın ardından kuzeye, Eflani’ye geliyorum. Anne ve babam arabayla bırakıyorlar beni Şubeye. İlkokula yeni başlayan bir çocuk gibiyim. Beni bıraktıktan sonra gitsinler istemiyorum.

Müdür Bey’in odasına giriyorum önce. “Müfettiş Lojmanı üstte herhalde” diyorum. “Hayır, yanda” diyor Müdür Bey. Şaşkınlığım gecekondu tipi, müstakil lojmanı görünce daha da artıyor. Demirli kapıdan bahçesine giriyoruz. Lojmanın kahverengi, demir bir kapısı var. Görünce ürküyorum. İçerisi de etrafında başka binalar olduğu için çok karanlık. Yerler halıfleks, bir adet gardırop var, iki tane de yatak. Yatağın birine, rica ettiğim üzere yeni nevresim takımı geçirmişler. Tertemiz duruyor. Diğer yatakta da yeni yıkanmış bir takım var. Mutfağında sadece bir vücut sığacak kadar yer var. Küçücük, kullanmak istemeyeceğiniz bir mutfak. Hemen karşısındaki banyo da uzun ancak dar… Tüple çalışan bir şofbeni var. Lojmanı görünce annemin morali bozuluyor. Beni orada bırakıp gidiyorlar.

Güvenlik görevlisi Metin Bey ilgileniyor ilk gün benimle. Yemek yiyebileceğim bir yer gösteriyor. Salaş bir lokanta. Alüminyum kaplarda yemek pişiyor. Pek hijyenik görünmese de sıcak yemek yiyebilecek olmak güzel.

İlk gün masamda ne yapacağımı bilmeden geçiyor. İç Kontrolörün raporuna bakıyorum, Müdür Bey’le mi konuşsam, personeli mi çağırsam diye düşünüyorum. İlk soruşturmam bu. Elim kolum bağlanmış gibi…

Akşam olup da lojmana gelince üzerimde bir gerginlik var. Etrafa bakıyorum, yatağın altını kıyıyı köşeyi kontrol ediyorum. Ev müstakil olduğundan, her tarafı açık, soğuk… Ben de tişörtümle gelmişim. Üşüyorum.

Ertesi gün Müdür Bey iftara davet ediyor. Şube personeli de gelecekmiş. Önce iftarı dışarıda yapacağız sanıyorum. Ama sonra iftarın evde olduğunu öğreniyorum. Tereddüt etsem de ısrar ediyor. Akşam çok keyifli geçiyor. Masada bir sürü yemek var. Çorbalar, dolmalar, börekler… Ama daha da önemlisi küçük yerin insanlarının sıcaklığını görüyorum. Ertesi gün de Metin Bey yemeğe çağırıyor. Aynı ekip bu sefer onlarda toplanıyoruz. Yine keyifli bir akşam…

Buraya geleli bugün itibariyle 7 iş günü oldu. Soruşturmanın hatları artık iyice belli. Birkaç müşterinin ifadesini de aldım. Birkaç hafta sonra, yine bilmediğim diyarlara göçüyor olacağım. Yine de yaşamak, her şeye rağmen, güzel…