17 Kasım 2007 Cumartesi

Babayı özlemek

Erkeği ağlatandır.

Gideceğini öğrendiğinizde boğazınıza oturan yumrudur. Daha hissetmeye bile başlamadan delicesine korkulandır. Onu yolcu ederken başınıza yavaş yavaş geliyor olduğunu gümbür gümbür hissettirendir. Havaalanlarından tiksinmek, yağmurlu akşamlardan hazzetmemektir.

Kendine itiraf edemediğindir onu özlemek. Derin bir nefes alıp ayağa kalkmaya çalışmak, sendelediğinde omzunda kollarını aramaktır. Yeniden düşmektir... Yere kapaklanmak ve her seferinde aslında başka bir şeyi suçlamaktır.

Ailenin, parçalarından birinin eksik olduğunda başka bir şey olduğunu idrak etmektir. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını görüp üzülmektir. Çaresizliktir, insanın gücünün bazı şeylere yetemeyeceğini algılamaktır.

Bütün mutlulukların eskisine göre daha az coşkulu yaşanmasıdır. En sevinçli anın orta yerinde hissettiğiniz ve içinize o büyük burukluğu düşürendir onu özlemek.

Büyük bir eğlencede herkes gülüp eğlenirken sizi bir köşede oturtandır. Doğum günlerinizi artık niye sevmiyor olduğunuzun cevabıdır. Bir zamanlar önemli gördüğünüz her şeyin aslında onunla güzel olduğunu ve artık doğum günlerinin, bayramların, yılbaşlarının ve belki sıradan bir pazar günü gezmeye gitmelerin eskisi kadar güzel olmamasının nedenidir onu özlemek.

"Bir erkek, ancak babasını kaybettiğinde olgunlaşır" sözünün haklılığını görmek ve kimselere belli etmeden zaman zaman ağlamaktır babayı özlemek.