27 Ekim 2009 Salı

Güvercin

Kapımın önünde bir güvercin var. Öğle vakti lojmana dişlerimi fırçalamaya, kafamı biraz olsun dağıtmak için gitar çalmaya geldiğimde görüyorum onu. Metin Bey de, Şube'nin lojmanın kapısını gören penceresinde "ürker Müfettiş Bey" diyor. Ağır adımlarla gelsem de uçmaya çabalıyor güvercin. Ama çok fazla yükseğe de uçamıyor. Bahçe duvalarını aşması mümkün değil. Kanadından kanlar damladığını fark ediyorum. Metin Bey bir miktar ekmek ve su getiriyor hemen. Kuşu yakalayıp Eczaneye götürüyoruz.

Eczacımız oldukça hayvansever, hemen adını bilmediğim bir ilaç veriyor. Kuşun kanadına döküyor, onu lojmanın kapısının önüne geri getiriyoruz. Ekmeklerin, suyun önüne koyuyoruz. Ben içeri giriyorum. Dişlerimi fırçalayıp, en sevdiğim şarkılardan birkaçını çalıp dışarı çıktığımda güvercinin suyu devirmiş, ekmeklerden birkaç parça yemiş ve bahçe duvarını uçarak aşıp gitmiş olduğunu görüyorum. Gülümsüyorum.

Şimdi de kapımın önünde bir kedi var. Ama bu sefer ki yaralı değil, keyfinden oturmuş kalmış kapının önüne. Ben yanına yaklaşınca da muhtemelen bir yerlere kaçacak.

Sanırım bu hayvanlar buralarda yalnızlığımı çok fazla hissetmeyeyim diye kapımın önünde dolanıyorlar.