29 Mayıs 2012 Salı

Aksaray, Vatan Caddesi, Alibeyköy vb.

Sabah kahvaltılarımı hacıyağı kokuları arasında Araplarla yapıyorum. Entariler içinde, takkeli, gümrah sakallı Araplar. Kokuya alıştım, görüntüye de fazla takılmıyorum. Otelde kalan birkaç Avrupalı turiste takım elbisemin içinde vaha gibi gözüküyor olmalıyım ki "Bon jour" diyorlar bana. "Bon jour anasını satıyım, bon jour"

Bir travesti, kapalı kadınlar, delikanlı abiler... İçlerinde ben, minibüste kendime bir yer bulmuşum. Elimde "Paul Auster - Kış Günlüğü". Tezatlar kitabı ya ömrüm, okuyorum. Cinsellik, ateizm türlü türlü konu var. Bir iki satırına göz atsa yanımdaki Eyüp civarında beni bi' temiz döverler, kısmet.

Şubede bir odam var. Her zamanki kolonyamın şişesi değişmiş, kokusu aynı. Mint şekerlerim, takvimim... Kara kaplı laptop, kötü mouse... Farklı şube, rutin aynı.

Alibeyköy... Yiğidin harman olduğu yer. En meşhur şeyi şehirlerarası otobüslerin yolcu indirme terminalleri....

Temizlik görevlimiz Ziynet Hanım, akşamüzeri çıkarken "Allah rahatlık versin" dedi. Nasıl derin bir yatıştaysam artık. Gerçi ben de kendisine sabah Atiye Hanım diye seslenecektim. Gideni yolla...

Otelin sahibi İbo Müdürüm. Siyah gömlek, beyaz pantolon, yumurta topuk... Saç/göğüs kılı oranı 1. İnanılmaz diye ikisini de sergiliyor. Arnavutköy sakini... Paraya kıysa seni beni komple satın alır.

Saat 12 koridorlarda Araplar çene çalıyor. Çıkıp annemin o güzel vecizesini söylemek geliyor içimden: "Yatın uyuyun, geç oldu, sabah kalkamazsınız"

O değil de cuma Kesmeşeker var.