26 Mayıs 2012 Cumartesi

Andy Whitfield - Spartacus

Not: Fena halde spoiler içerir.

Can sıkıntısından kendimi dizilere verdiğim bu dönemimde sıkça izledim onu. Spartacus dizisinin başkahramanı... 



İnsan oynadığı rolü hayatında da sahiplenir mi, kişiliği o role çok uygun olduğu için mi o rol ona verilmiştir, bilmem. Ama bu adamı izlerken özel hayatında da belki adam öldürmeyen, elinde bir kılıçla yarı çıplak gezmeyen, ama Spartacus gibi onurlu bir adam olduğunu hayal ettim.


Dizide çok sevdiği bir karısı var Spartacus'ün. Sura... Romalılar kadını kaçırıp köle tüccarlarına satıyor. Spartacus bir yandan Arena'da hayatta kalmaya, bir yandan karısından bir haber almaya çalışıyor. Onun hayatta olduğunu öğrendiği her saniye, kendi hayatına daha da sıkı sarılıyor.

Bölümler ilerledikçe bu adamla aramda garip bir bağ oluştu. Bu bağın belki günümüzü anlatan bir dizinin kahramanıyla aranızda kurulması normaldir. Ancak elinde kılıç, kıçında el kadar bir bezle savaşan bir adamın, uyarlama adı altında yarı uydurulmuş bir senaryoda size tanıdık gelmesi, yakın gelmesi çok garip. Bir aile dostu gibi akşamları kapısını çalıp tavla oynama isteğinizi uyandıran birisi bu adam.

"Kanserden öldü onun başrol oyuncusu biliyorsun, değil mi?" dedi ablam. Şok oldum. Sanki hiç ölmeyecek biriydi. Spartacus'tü, Capua Şampiyonuydu. Arena da onu kimse deviremiyordu. Yağmuru getiren adamdı, Theokoles'i parçalara ayırmıştı. Bir hata olmalıydı. Ama hata yoktu. Andy Whitfield 40 yaşını doldurmadan aramızdan ayrılmıştı.

Sezon finalini izleyene kadar araştırmak gelmedi içimden. O kılıç sallarken bir vesile ile ölecek, diziden ayrılacakmış gibi geldi hep. İzlerken daha bir acıklı gelmeye başladı gördüklerim. Spartacus ölmedi. İnadına yaşadı.

İnternetteki fotoğraflarında hep çok yakışıklı görünüyor. Sanki ölüm bir süreçmiş gibi, 'önce yakışıklı zamanlarımız geçecek, çirkinleşeceğiz, tuvaletimizi tutamayacağız, her yanımız pörsüyecek ve öyle öleceğiz'miş gibi bir algıda ölümüne bir kez daha şaşıyorum. 

Lenf kanseri diyor hastalığına Wikipedia. Bir ara geçti sanılmış, sonra durumu kötüleşmiş. Bir sabah ölümünü şu şekilde duyurmuşlar "Whitfield's wife issued a statement, saying her husband died on a 'sunny sydney morning' in the arms of his loving wife". 

Araştırmalarım yanıltmadı, o bir Spartacus'tü. Sura için savaşan, "kadınını dudaklarından son kez öpebilmek, ona dokunabilmek için kaç adam öldürürsün? Yüz bin mi?" repliğinin sahibi adamdı o. 

İki çocuğuna ölmeden önce "ben bir kelebek olup uçacağım. Sizi bir yerlerden hep izliyor olacağım" demiş. Keşke dizide baba olduğunu da görseydik, belki o zaman onu daha iyi anlayabilirdik.

Belki her ölüm bir parça erken ama onunki çok erken olmuş gibi. Tam da kariyerinde tepe noktaları görmüş, güzel bir aile kurmuş, iki çocuğunun yetişmesini izlerken aramızda ayrılmış Andy. Ne denir ki!