13 Mart 2009 Cuma

Kumru/Ordu

Öğleden sonra çıkıyoruz Korgan'dan. Yorgunluk, mutsuzluk, halsizlik, isteksizlik... Hepsinin bir karışımıyım. Üstad otelde yap dediği işi yapmadım için sitem etmiş, moralim bozuk. Ama ona kızmıyorum, onu gerçekten seviyorum. Yine de psikolojim kötü, kaldıramamışım o sitemi.

Arabanın arka koltuğundayım. İki küçük ilçeyi bağlayan kötü bir yoldayız. Etrafta büyük şehirleri, teknolojiyi hatırlatacak hiçbir şey yok. Alabildiğine tarlalar, yeşillik, ağaçlar... Yolda mini mini köy çocukları, yanakları köy kırmızısından. Arabadan şehirli çocuklar kadar korkmuyorlar, üstleri başları toz içinde ama yüzleri hep gülüyor. Toprağa değiyorlar, benim ruhumu kemiren o elektriği atmışlar. Bir tanesi arabanın önüne doğru bir adım atıyor, Şube personelimiz Muhammet Bey parmağını sallıyor ona, gülümsüyor.

Tozlu yollardan geçiyoruz. Etrafta küçük küçük, büyük şehrin bir mahallesi etmeyecek büyüklükte köyler... Birkaç ev, bir cami, birkaç hayvan... Hepsi bu...

Kumru'ya varıyoruz. Küçük bir alana toparlanmış bir ilçe... Yolları o kadar dar ki, etrafınızdaki apartmanlar size gökdelen gibi gözüküyor. Sanki az sonra hepsi yıkılacak ve o enkazda can vereceksiniz.

Şubeye giriyoruz, iki müfettiş. Üstadın beni yanından ayırmıyor olmasına memnunum. Bir süre kalıp, kendimize çalışacak yer ayarlayıp ayrılıyoruz şubeden. Korgan'a dönüyoruz.

Dönüş yolunda daha kestirme ama daha kötü bir yoldan geliyoruz. Köy evlerinin içinden geçiyoruz. Tek ineğini otlatmaktan gelen bir köylü, tarlasını eken bir çiftçi görüyoruz. Etrafımızdaki bahçelerde iri iri karalahanalar var.

Yaşam sevincimi arıyorum içimde. Görülesi yerlerde, şahitlik edilesi hayatlarda olduğumu düşünüyorum. Ama birileri beni oraya zorla göndermiş ya, bulamıyorum içimde o sevinci. Hayatımda belki de ilk kez, bir çocuğun gülümsemesi delemiyor ruhumun zırhını.

Dokuz buçuğa kadar çalışıyoruz Korgan'da. Ertesi gün Cumartesi olsa da çalışacağımızı biliyorum. Otelde, rahatsız bir koltukta neye yaradığını bilmediğim bir ekrana yazıyorum bütün bunları... Bir yandan da uzun uzun susuyorum.

Yaşam sevincin duruyor mu hala içinde,
Sustun konuşmadın sözcükler bitince...