29 Temmuz 2009 Çarşamba

Karayazı/Erzurum

Sabah erken saatte çıkıyoruz yola. Yolumuz uzun, 310 km. kadar... Erzurum'da bir yemek molası vereceğiz, sonra Karayazı'ya devam edip, Şube'ye vardığımızda bir süre üstadla rapor hakkında konuşup, sonra aynı yolu gerisingeri döneceğiz. Bu Üzümlü'ye geldiğimden beri üçüncü uzun yolum.


Erzurum'dan sonra Ağrı yoluna dönüyoruz, ardından da Pasinler'e. Eski bir köprüyü geçtikten sonra sağa, Karayazı yoluna giriyoruz.


Her evden bir kişi dağdaymış, PKK'ya katılmış. Hayalimde daha kötü canlandırmıştım ama yolları gayet güzel. İki şeritli gidiş-geliş, bol virajlı bir yol... Aklıma birkaç ay önce Ordu'da, Korgan'a giderken geçtiğimiz yollar geliyor. Bu yol, onun yanında kusursuz. Ancak Karayazı ayrımından sonraki 60 km. boyunca başka araç görmüyoruz.


Karayazı küçücük bir ilçe. Vardığımızda sağanak bastırıyor. Üstad karşılıyor beni. 2,5 aydır orada görev yapıyor, yine de gülümsemesi yüzünde.


Çalışıyoruz ve işimiz ancak 19.30'da bitiyor. Hava kararmadan çıkalım yola diyoruz ama sokağa çıktığımızda gün ağarmak üzere. Temmuz ayı olmasına rağmen, dışarda acayip bir soğuk var. "Temmuzun ikisine kadar kalorifer yaktık" diyor üstad. Bir an önce arabaya binip yola çıkıyoruz.


Yoldayken hava kararıyor, dağların arasından geçiyoruz. "Müfettiş Bey buradan mı gelmiştik?" diyor Mete Bey. Belli ki korkuyor. Benimse içimde korkudan eser yok. Daha iki sene kadar önce, hem Ankara'da kaybolduğumda nasıl korktuğumu hatırlıyorum. Şimdi belki de birkaç teröristle karşılaşabileceğimiz bir yolda giderken bile korkmuyorum.
Mete Bey mola vermek istemiyor. "Çocuklar, Hanım bekler" diyor. Beni kimsenin beklemediğini fark ediyorum. "Durmayalım o zaman" diyorum. Bir paket bisküviyi, bir torba bademi paylaşıyoruz.
Otel odasına varmamız gece on ikiyi buluyor. Dizlerim ağrımış, moralim iyi değil. "Sadece bir gün kaldı" diye avutuyorum kendimi. Hayatıma kaldığım yerden devam edebilmek için uykuma, o tatlı uykuma dalıyorum.