27 Ocak 2010 Çarşamba

Beyin Hümoru

Hastalığımın adını kendim koydum: Beyin Hümoru (İng. Brain Humourage). Belirtileri: Görülen her şeyde gülünecek bir yön, bir mizahi öğe aramak... Ama Recep İvedik gibi osurukla güldürtecek cinsten şeyler değil. Daha entelektüel, gülmeden önce espriyi tartacak, ancak ve ancak ağzından piposunu çıkartıp öyle gülecek insanlara hitap eden espriler.

“Ha ha… Nasıl güzel espri bu ya, az daha şarapla terbiye edilmiş pekin ördeğimi çiğnemeden yutuyordum!”

Yahu tek başına gerçekleşse canınızı o kadar da sıkmayacak onlarca şey, bir insanın başına aynı zamanda gelir mi? Soğuktan ellerim çatlamış, dudaklarım kurumuş, ağzımda aft çıkmış… Tırnağımı bile derinden kesmişim, yazarken parmaklarım acıyor, yazdığıma konsantre olamıyorum.* Bir de ayağımın küçük parmağını sehpaya vursam, tam olacak.

Hatırlıyorum da, ilkokuldayken ciltlettiğim Hayat Bilgisi kitabı ayağıma düşmüş, o küçük parmağım günlerce acımıştı. Aslında mesajı o günlerde vermek istemiş hayat bana, “oğlum bu hayat bilgisi bak ciddiye al. Metametik’ten 100 almakla olmaz bu işler!”

Bunları yazarken pencereden içeri güneş vurdu, iliklerime kadar ısındım. Sinirim stresim biraz azaldı. Sonra kolumdaki saate vuran güneş ışınlarının duvardaki aksini gördüm, ilkokul arkadaşım Mehmet’i hatırladım. Derste yüzüme yüzüme yansıtırdı saatinden o ışınları. Ona karşı hayattaki tek galibiyetim Matematikten aldığım 100’dü. Oğlum Mehmet, umarım şimdi bir yerlerde mutlusundur, aldığım 100’ler karşılığı madalya vermediler!

Neyse, ne diyorduk, hümor...

Delilikten önceki son aşama olabilir bu Hümor.

*Word™ uyarıyor, “Yabancı dil kökenli konsantre olmak yerine yoğunlaşmak kullanabilirsiniz.” Seninki nasıl bir Türkçe, cümlen düşük Word™!