12 Eylül 2008 Cuma

Galatasaray-Juventus (2 Aralık 1998)

Statü gereği 25 kasım taihinde oynanması gereken maçtan önce Galatasaray, Juventus'un önünde grup lideridir. Ancak maç tarihinden birkaç gün öncesinde basına, terörist başının İtalya'da çekilmiş görüntüleri düşer. Bu görüntülerde kendisi İtalya'nın lüks semtlerinden birindeki yazlık villasında gömlek ve şortuyla verandada gezmekte, keyfi yerinde gözükmektedir. Bunun üzerine harekete geçen Türk Hükûmeti elebaşının ülkemize teslim edilmesini talep etse de, İtalyanlar bu isteği reddeder. Bu gelişmelerin ardından sokaklara dökülen Türk halkı ellerindeki İtalyan mallarını sokaklara döküp yakarak, bundan böyle İtalyan mallarını protesto edeceklerini bildirirler.

Olayın politik tarafında bunlar yaşanırken, Juventus'lu futbolcular can güvenliklerinin olmayacağı gerekçesiyle İstanbul'a inmek istemediklerini söylerler. Juventus kulübünün uğraşları sonucu maç bir hafta ertelenir. Aslında bu ertelemenin sebebinin sakat olan Del Piero, Zidane gibi isimlerin bir hafta daha dinlenmelerinin istenmesi olduğu açıkça görülse de, olay Avrupa kamuoyuna "Barbar Türkler" imajı olarak yansır. Bununla da yetinmeyen Juventus kulübü maçı tarafsız sahaya almak için çok uğraşsa da, Türkiye'nin UEFA'ya olası bütün önlemleri alarak Juventus kafilesinin can güvenliğini sağlayacaklarını garanti etmesinin ardından maçın bir hafta rötarla Ali Sami Yen'de oynanmasına karar verilir.

Juventus kafilesinin, Türkiye'de zehirlenme ihtimalleri olduğunu öne sürerek Türkiye'de kalacakları süre boyunca ihtiyaçları olan yiyecekleri yanlarında getirmeleri, başta Zidane ve Inzaghi olmak üzere futbolcuların İtalyan basınına verdikleri kışkırtıcı demeçler, Juventus'lu futbolcuların sahaya -daha güvenli olduğu için- helikopterle iniş yapacaklarının konuşulması ortamı iyice gerer. Tüm bunlar karşısında yeterince öfkelenmiş milletimiz, bir de basının "şehitlerimiz için oynayın" baskısıyla iyiden iyiye zıvanadan çıkar. Maçta sahaya atılacak en ufak bir pet şişesinin bile, Galatasaray'ın kupadan ihracına ve dolayısıyla Türkiye'nin itibarına gölge düşmesine neden olacağı kesin gibi bir şeydir.

İşte böyle bir atmosferde oynanan maçta 1-0 geriye düşen Galatasaray, doksanıncı dakikada Suat Kaya'nın kafa golüyle bir puanı alır. Golden sonra içinde tek bir Galatasaray taraftarı bulunmayan evimizde abimin attığı sevinç çığlıklarını, annemin ağladığını gayet net hatırlıyorum. Ayrıca benzer sevinçlerin o an milyonlarca kişinin evinde de aynı şiddetiyle yaşanmış olduğundan da eminim.

Daha sonra Galatasaraylı Suat, kendisine şehit aileleri tarafından yazılan teşekkür mektuplarından bahsetmiştir. Bu maç da bize Avrupa'nın gözünde PKK'nın barbar Türkler'in zulmüne isyan eden direnişçi grup olduğunu önemli ipuçlarıyla anlatmıştır.

Futbolun asla sadece futbol olmadığına en güzel örnek bu maçtır.