24 Nisan 2012 Salı

Kayıp Konsept

Yıllardır yazmayınca kopmuş bu konsept, kayıp. Oturup iki satır yazmak istedim de "arkadaşım şu güzel ortamı bozuyorsun" tepkilerinden korktum geçmişimin, geçmiş öykülerimin.

İstanbul burası. Belki benim kadar huzurlu yaşayabileni azdır. Ortaköy'de konaklayıp, Bebek'te çalışıyorum. Yıldızlarını gökyüzünden çalmış gibi duran beş yıldızlı bir otel, gıcırdayan bir yatak, kötü kahverengi mobilyalar, sarı ışığın loşluğu... Olsun, hayat güzel!

Uzak kaldığım yakın geçmişimin içli bir hikayesi. Yarım kalmış roman hüznü... Seans arasında terk edilen kötü bir komedi filmi gibi... Hatırlıyorum. Kendi öykülerimi toparlıyorum. Bu kez yarım bırakmamak üzere yazacağım. Best seller olmasın, kimseler de okumasın. Ben yazayım, yeter.

Anlatınca "Ben sana çok inanıyorum" dedi. Neden ki? Ben bile bazen kendime inanamıyorum, o neyime inanıyor? İçimdeki denizi fark etmiş, "diptekilere ulaş" diyor. Dibe vurmak gerek bazen, haklı. Bir mühür, bir tırnak makası, birkaç parça giysi, tekerlekli bir bavul, otel odaları, yolculuklar... Kopan bir düğmeden varılan yalnızlık tasvirleri... Başkalarının öykülerinde insanlıktan çıkış, başkalarının öyküleriyle İnsanlığa Giriş 101.  Hepsi bu, batık bir gemiden, kendi gemimden kalanlar...

"Seni beklemeyecek. Bir şekilde çıkacak onlar."