25 Nisan 2012 Çarşamba

Nekahat

Hani Temel'e sormuşlar da "aptallık" demiş ya, “güzellik mi aptallık mı” sorusuna. Öyle kalıcı bir aptallıkta, kendi halinde yaşamaya çalışan bir adamım birkaç gündür. Sert bir fırtınadan kanadı kırık çıkmış bir kuşum. Susuyorum, kana kana susuyorum. Rüzgarda savruldum, bir mazgala düştüm bekliyorum. Yukarda insanlar var, yukarda hayatlar. Kendimi çirkin buluyorum. Omzumda çantam, kimsenin bilmediği bir hayatta, kimsenin bilmediği hayatlardan geçiyorum.

Sevdiklerim var, doya doya yaşamak istediklerim. Hepsini bir bir erteliyorum. Bir nekahat dönemi bu, bir yenileniş. Her yenilenişim gibi sancılı ve buruk. Gözlerimden hüzün, sesimden yalnızlık taşıyor. Susuyorum, kana kana susuyorum.

Zaman en vefakar dostum. Ne zaman ki bunalsam yetişiyor bana. Beni kollarına alıyor. Geliyor, geçiyor ve bana yeni bir yüz, yeni bir kimlik bahşediyor. Ben o kimliği sömürüyorum, tüketiyorum. Yeni aldığı oyuncak arabayı parçalayana kadar duvara vuran bir çocuk gibiyim. Sonra yine o geliyor, beni yeniden kollarına alıyor.

Uzakta yüzler var, uzakta bilmediğim şehirler. Hepsi aynı soğuklukta beni bekliyorlar. Onlara gideceğim, yine bilmedikleri bir hayatta, bilmediğim hayatlardan geçip gideceğim.

Yaşamak hala zor bi’ oyun…


2010 Nisan
Bakırköy/İstanbul