27 Haziran 2007 Çarşamba

Özüt

Üniversitedeki hocalarımdan biri, bir gün "Her insanın içinde başka hiç kimsede olmayan, sadece o insana has, sadece ona özel, onun kimliğinin özünü oluşturan bir şey vardır." demişti. "Tandığım her yeni insanda, bütün öğrencilerimde hep onu arıyorum. Sadece o bir tek şey için, tanıdığım herkese değer veriyorum" diye de eklemişti.

Dersleri boyunca "Acaba bendeki o şeyin ne olduğunu görebilecek mi?" diye gözlerdim onu. Zaman zaman ben söz almış konuşurken ellerini çenesine götürür, bazen şakaklarını kaşır, çoğu kez de ben sözümü bitirdikten sonra bir iki saniye duraklayıp söylediklerim hakkındaki düşünceleri o anlık duraklama sonrasında dile getirirdi. Ben ise o anlık duraklamanın, bende aradığı, beni ben yapan o şeye olan arayışında attığı bir adım olarak düşünürdüm.

Şimdi o günlerin üzerinden uzun zaman geçti. Bendeki o şeyi, belki Metin Hoca buldu. Belki her gün, bazıları o şeyin ne olduğu hakkında bir fikir yürütüyor, belki kimisi gerçekten buluyor, kimisi bulduğunu sanıyor, kimisi hiç iplemiyor. Ama ben, rüzgarın sürüklediği neşeli geminin kaptanı o şeyin ne olduğunu hâlâ bulabilmiş değilim.